Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

6 Mart 2018 Salı

Pssstttt

Az daha gelmeseydim blogumu hayaletler basacaktı ay :)
 Hadi yazmadigim günlerde ne yaptım diyerek başlayalım. İlk haber taşındık. Ama çok uzağa değil aynı apartman içinde taşındık.İnanın çok daha zormuş. Aman şu özel eşyalarımı kendim taşıyayım da zarar görmesin derken, in çık çok yoruldum.Klimamız sökülünce vay içi nem almış da falan da filan da diye ıskartaya çıktı.Tamamiyle yenilediğimiz ikinci tuvalete gelen sıcak su borusu patlamış hayda tüm tuvalet yer karolarına kadar söküldü ve biz evdeyken beş gün bu sürdü. Allahtan ki sigorta karşıladı.Sigorta sirketinin anlaşmalı oldugu firma yaptı ve çok temiz çalıştı. Ustanın biri benim diğeri kocamın hemşehrisi çıkınca evdeki diğer ufak tefek şeyleri de aradan çıkardılar. Bulaşık makinamız taşındıktan 10 gün sonra bozuldu, kartı yanmış mecburen yenisini aldık.Kombi degisti. Zaten bu taşınmanın baş müsebbibi o kombi.Evdeki tadilatı göze alamayınca asagı kattaki kiracı da çıkınca hiç olmazsa boşken tadilat olsun dedik ama kaderden kaçamadık. Kırmızı salon yeşil oldu falan  derken baktık ipin ucu kaçtı biz de karı koca Ankara'ya kaçtık.



Ankara'ya ilk gisişimiz degil tabiki, ama Ankara'ya her gidilşte mutlaka gidilmesi gereken yerler vardır. Mesela Atamızı ziyaret etmeden dönülür mü?
Meclisler ve  Kale de mutlaka her gidişte ugranılması gereken yerler.
Kalede ki bu kafeye bayıldık.

Atamızla özdeşleşmis bu süveteri görmek her seferimde bi hoş eder içimi.


Hele de o Ankara'nın dönercileri. Bir bir ziyaret edilmeli.Ben kaldıgımı otelde oturup bi güzel listeledim onları zaten.İlk sırada olan Mutlu Lokantası(Aşagı Ayrancı) zaten kaldıgımız otele çok yakındı. Valla bir porsiyon yedik sonra yarımşar porsiyon daha istedik.
Ama Aspava Gülçimen lokantası gerek ıkramlar, gerek servis, gerekse de lezzetiyle gönlümüze taht kurdu. Hele de çıkışta sigara ikram etmeleri yok mu:)

Ana yemegimiz olan oranın spesyali ssk dürüm hariç tatlı da dahil olmak üzere her şey ikram.Tatlı hem künefe hem de dondurmalı irmik helvası olarak çayla birlikte geliyor.Ve iki kişi 50 lira ödedik. Döndüğümüz gün yine yolumuz o tarafa düşünce hadi yemek yiyip öyle çıkalım yola dedik ve bu kez ben İskender kocam porsiyon döner yedi yine aynı ikramlar bu kez 55 lira ödedik. Yani tavsiyemdir.
Asagıdaki fotograftaki yer Aşağı Ayrancı'da İclal'in Lezzetli Ev Yemekleri lokantasından. Bir yere kadın eli degince nasıl olurmuşum en güzel örneği. Duvardaki tablolar da kendisine ait.Yediğim Kayseri yağlaması enfesti.

Dönüşte de gece yarısı İstanbul'da olduk ama benim hemen ertesi gün  Kadıköy programı olunca onun ertesi günü tumba yatak:) Gözümü bugün açtım sayılır.


Kitaplara gelelim haydi:)
 Bu ara güzel kitaplar okudum neme lazım, hepsini de tavsiye ederim.
Ayfer Tunç'un dört yıl aradan sonra yazdığı  Aşıklar Delir Ya da Yazı Tura 

ve güzellikte ondan aşagı kalmayan İflah Olmaz Optimistler/ Jean Michel Guenessia, 

Tütüncü Çıragı/Robert  Seatheler,

 Oyun Dürtüsü/ Juli Zeh


Doğma Yavrum Dünya Çok Kalabalık/Armağan Portakal

,Çatlak Kızlar Saglam Kapıda/ Ayten Kaya Görgün ve en son okudugum Balkanlardan Bugüne Evvel Zaman Hikayeleri/ F.Zerrin Dağcı hepsini gözüm kapalı tavsiye ederim. 


Gelelim filmlere üç yerli bir yabancı film izledim sinemada...
Arif v 216, Cebimdeki Yabancı, Deliha 2 ve Lady Bird...Yerli filmleri elimden geldiğince sinemada izlemeye çalışıyorum. İzlediğim filmleri de begendim. Cem Yılmaz her zamanki gibiydi, Cebimdeki Yabancı sanırım uyarlama ama kast şahaneydi. Hele de Çağlar Çorumlu olaydı yani. Deliha 2 de evet güldüm seviyorum Gupse'yi ve kadın sinemacıları da özellikle destekliyorum. Lady Bird ise vir anne kız ilişkisi...çok begendim ve anladım ki ergenlik denen iş dünyanın her yerinde aynı ve eninde sonu da annelerimize benziyoruz.



Bir de tiyatro oyunu izledim  Grand Pera'da...Masanın  Altında Bir Kış...yer yer beğendim yer yer sıkıldım ama işlediği göç sorununu çok güzel ortaya koymuştu. Oyuncunun kaçık çorabından gözümü alamadım. Takıntılı olmak başa bela:)


Ha bu arada cicek dikip duruyorum. Gecenlerde don olacak,donacaklarina evde mis gibi koksunlar dlye sümbüllerimi içim gide gide kestim.Şimdi lalelerimin açmasını beklleyip, duruyorum.Yani sunları minicik bir soganken toğraga gömdüğümü düşünüyorumda toprak Allah'ın bize verdiği gerçek bir mucize.

Şimdiii gelelim en önemli habere :)Yine kollektif bir kitap ile karsınızdayım.Bu kez 99 kadınız.Geliri Kansersiz Yasam Derneğine bağışlanacak bu kitapta kimselere anlatamadığımız basımızdan gecen komik,acıklı,utandığımız  hikayelerimizi anlattık.Tabi bi arkadaşımızın başına gelmiş gibi:) :)


Tekrar ne zaman yazarım,bilmiyorum ama siz de beni terketmeyin buralara ben yokken
 sahip çıkın. Uğradık buradaydık falan deyin.  ocakda 12 yıl oldu tanışalı. Ben olmayınca burayı klimacılar turizmciler basmış ayol, her yere reklam bırakmışlar:)
Öle işte